Ertuğrul Ökten

İstanbul Medeniyet Üniversitesi

Çok Ciltli Eserlerde Mülkiyet: Buhari’nin el-Camiu’s-Sahih’i Üzerinden Bir İnceleme

Buhari’nin el-Cami’u’s-Sahih adlı eseri uzun bir eser olması nedeniyle çok ciltten oluşan bir eserdir. Yazma kütüphanelerinde bu eserin birçok takımı mevcut görünmektedir. Bu incelemenin konusu Buhari’nin el-Cami’u’s-Sahihi üzerinden mülkiyet kaydının bir eserin çok ciltli olması nedeniyle kendine has bazı özelliklerinin ortaya çıkmış olup olmadığını incelemektir. İlk inceleme mülkiyet kaydının birden fazla ciltte bulunabileceğini, ancak her ciltte mevcut olması gerekmediğini göstermektedir. Mülkiyet kaydının çok ciltli eserlerde nasıl atıldığı, bu konuda yaygın bir pratik olup olmadığı ele alınacak önemli sorulardan ikisidir. İnceleme Şehid Ali Paşa koleksiyonundaki el-Cami’u’s-Sahih takımlarından başlayıp öncelikle vezir/paşa koleksiyonlarını önceleyecektir. Bunu yaparken göz önünde tutulacak olan iki husus vezir/paşa seviyesindeki kitap maliklerinin i) çok ciltli eserlerle olan ilişkilerini ii) hadis ilmi ile olan ilgilerini düşünmek olacaktır. 

 

Halil Işılak

Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Şiîlerin Sünnî Hadis Metinlerine İlgilerinin Sebepleri ve Temellük Ettikleri el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ Nüshaları

Şiî gelenekte özellikle de 6/12. asırdan itibaren kendi imamet anlayışlarını Sünnî metinlere, özellikle de hadis eserlerine doğrulatma şeklinde bir yazım türü ortaya çıkmıştır. Her ne kadar metinlere yönelik seçmeci bir yaklaşım takip etseler ve rivayetlere farklı bağlamlar giydirseler de Şiî alimler, kelam eserlerinin imamet kısmında veya bu konuda yazılan müstakil eserlerde neredeyse Şiî metinlerden daha fazla Sünnî hadis eserlerine atıf yapmışlardır. Bazen de sadece Sünnî hadis metinlerindeki rivayetleri esas alarak Şiî imamet anlayışına dair müstakil eserler kaleme almışlardır. Bu durum Şiî imamet anlayışını temellendirirken Sünnî hadis metinlerinin önemini göstermesi açısından önemlidir.

Şiîler, Sünnî hadis metinlerini istinsah etmişler veya Sünnî coğrafyada bulunan bu eserleri temin etmeye çalışmışlardır. Şiîler nezdinde Sünnî hadis kitaplarının işlevini örneklendirme adına onlar tarafından temellük edilen üç adet el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ nüshası seçilmiştir. Bunlardan birisi Kum Merkez-i İhya Kütüphanesi’nde bulunan 562 numaralı nüshadır. Bu nüsha 787 yılında Lazkiye’de istinsah edilmiştir, mukabele kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla daha sonra Trabluşşam ve Şam’a intikale etmiştir. 1262 yılında ise İmâmiyye Şîası’nın meşhur alimlerinden Sadruddin Musevi vefatından bir yıl önce oğlu Ebu Cafer’e miras olarak bırakmış, ondan da 1295 yılında Ferhad b. Veliadh isimli Şiî bir kişiye intikal etmiştir.

Diğer ikisi ise Meclis-i Şûra-yi İslâmî Kütüphanesi’nde yer alan 1315 numaralı ve Melik Kütüphanesi’nde bulunan 1942 numaralı el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ nüshalarıdır. İlk nüshanın sonu eksiktir ve istinsah kaydı bulunmamaktadır. Katalog bilgisine göre 7. veya 8. asırda istinsah edilmiştir. Derkenardaki kayıtlara göre Ebu Bekir Muhammed el-Hâzimî tarafından muhtemelen Bağdat’ta mukabelesi yapılmıştır. Daha sonra bir şekilde İsfahan’a intikal etmiştir. Zahriyedeki kayda göre Nadir Şah tarafından 1152/1739 yılında Meşhed’deki İmam Rıza Türbesi’ndeki hazireye hibe edilen yedi yüz nüsha arasında yer almıştır. 27 Cemaziyülevvel 1297/1880 yılında Asitane-i Kuds-i Razavi Kütüphanesi’ne vakfedilmiştir. Bunun dışında nüshada çok sayıda temellük kaydı ve mührü bulunmaktadır. Melik Kütüphanesi'ndeki nüsha ise 7 Ramazan 828/1425 tarihinde Muhammed b. Ahmed Yusuf el-Cuşşî tarafından Dımeşk’te istinsah edilmiştir. 935/1528 yılında Muhammed b. Ahmed el-Keyderî isimli birisi tarafından temellük edilmiştir. 946/1540 yılında Kâbe imamı Abdüsselam tarafından satın alma yoluyla, 1222/1807, 1273/1856 ve 1285/1868 yıllarında ise İranlı farklı şahıslar tarafından temellük edilmiştir. Her iki nüshadaki temellük, semâ, ḳırâʾat, mukabele ve mühür gibi kayıtların özellikleri arasında farklılıklar söz konusudur. Bu çalışmada Şiîler tarafından temellük edilen el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ nüshalarının temellük kayıtları özelinde Şiîlerin, Sünnî hadis metinlerine olan ilgilerinin sebepleri irdelenmeye ve ayrıca bu nüshaların dolaşım ağı ortaya konulmaya çalışılacaktır.

 

 

Munir Drkić

University of Sarajevo

Osmanlı Dönemi Bosna Yazmalarında Temellük Kayıtları ve Kitap Kullanımına Yönelik Sınırlamalar

Bu tebliğ, Osmanlı dönemine ait Bosna yazmalarında yer alan temellük işaretleri ve kayıtlarında ortaya çıkan kitap kullanımına yönelik sınırlamaların zengin ve çeşitli yapısını incelemektedir. Dört yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun sınır bölgesi (serhat) olan Bosna’daki kütüphaneler ve onların kurucuları, kitapların kullanımına dair çeşitli kısıtlamalar getirmiştir. Bu çalışma, bireysel ve kurumsal mülkiyetin yanı sıra vakıf kayıtlarını da araştırmaktadır. Yazmaların ilk sayfalarında, istinsah kayıtlarında ve diğer yerlerinde bulunan bu notlar; değerli yazmaların zarar görmesini önlemek için yalnızca bir müderris tarafından kullanılabileceği gibi katı kurallardan, kitabın sadece belirli bir ücret karşılığında kütüphane içinde kullanılabileceği ve dışarı çıkarılamayacağı gibi sınırlamalara kadar uzanmaktadır. Diğer bazı kısıtlamalar daha esnektir ve yalnızca ulemadan kişilerin ödünç alabileceğini belirtirken, bazı durumlarda ise bu izin sadece belirli bir kasabanın ya da kurumun ulemasıyla sınırlandırılmıştır. Bazı kayıtlar ve ifadeler ise yalnızca mülkiyet işareti olmaktan çıkıp sahibinin kişiliğini yansıtan bir sanat formuna dönüşmüştür; kimi zaman zarif hat sanatı örnekleriyle, kimi zaman farklı dillerde yazılmış etkileyici dizelerle süslenmişlerdir. Bu ifadelerin tamamı, yazmaların sahipleri için taşıdığı değerin altını çizer. Bu nedenle, temellük kayıtları ve ifadeleri Osmanlı Bosnası’nın kitap kullanımını ve kültürel tarihini anlamak için önemli bir kaynaktır ve bu araştırma konusunun zenginliğini ve çeşitliliğini gözler önüne sermektedir.

 

Sefa Atik

Pamukkale Üniversitesi

Yazma Eserlerdeki Temellük Kayıtlarının Fıkhî Muhtevası Üzerinde Bir Değerlendirme

Klasik ilimlerden fıkıh ilmî, bireysel ve toplumsal hayat üzerinde “olması gerekene” yönelik dünyevî ve uhrevî müeyyidelerle çift yönlü düzenlemeler yapmaktadır. Bu durum aynı zamanda bireysel ve toplumsal hayatın fıkıh ilmî ile temasını zorunlu kılmaktadır. Fıkhın resmî veya gayri resmî boyutta düzenleme yaptığı alanlardan birisinin de yazma eserler olduğu söylenebilir. Dolayısıyla yazma eserler, temellük kayıtları bağlamında fıkıh ilmi ile hem kavramsal düzeyde hem de terimsel zeminde paralel bir ilişki içerisindedir. Neticede temellük kayıtları satın alma, hibe, hediye, emanet verme ve miras gibi fıkhî kavramlar üzerinden hukuki temelini bulmaktadır. Yazma eserlerdeki temellük kayıtlarına genel hatlarıyla bakıldığında bu gerçek, “Vakf, mine’l-kütübi’l-mevkûfe, li-külli’mriin mâ nevâ istishâb, vakfü’l-ebed, beâhû, istiâre, âriye, bey-i şer’î, hibe-i şer‘î, bi-şartı en lâ yührac, alâ evlâd, alâ evlâdı evlâd,  erhâmihî, asabetihî, sulbiye, zimmet vb.” ifadelerde kendisini göstermektedir.

Diğer taraftan Yazma eserlerin şehir, tarih, zaman, mekân, mimarî, demografik yapı, sosyal hayat ve mülkiyet tezahürleri, fıkhî mevzu ve meselelere dair veriler sunduğu da bilinen bir gerçektir. Bu demektir ki yazma eserleri fıkhî veriler üzerinden okumak mümkündür. Yani mülkiyet edinme yollarındaki “temellük” içerikli kavramların hukuk (fıkıh) edebiyatı içindeki yerine, kavramsal içeriklerine veya içerik değişimlerine ve fıkhî kavramların içeriğinin korunup korunmadığına göz atmak yazma eserler-fıkıh ilişkisine dair bazı bulguları elde etme imkânı sunacaktır.

Bu çalışmada Pamukkale Üniversitesi İslami İlimler Enstitüsü bünyesinde bulunan Yazma eserler kütüphanesindeki eserler başta olmak üzere örnek metinler üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır.