Râgıb Paşa Kütüphanesi Hâfızı İbrâhîm el-Halebî el-Medârî’nin Kuyûdâtı: İnceleme ve Değerlendirme

Münzir Şeyhhasan

Kelâm, Fıkıh, Tasavvuf, Mantık, Dil bilimleri, Astronomi ve Matematik alanlarında ön plana çıkan İbrâhîm el-Halebî el-Medârî (ö. 1190/1776) H. 12/ M. 18. yüzyılda yaşamış geniş yelpazeli âlimlerden kabul edilmektedir. Bu alanların her birinde en az bir eser bırakmıştır. el-Halebî, 1153/1740 yılının sonlarında, o dönemin Reîsülküttâb’ı olan Râgıb Paşa’yla (ö. 1176/1763) görüşmek üzere bir heyetin başı olarak İstanbul’a gitmiştir. el-Halebî’nin geniş ilmî yelpazesine tanıklık eden Râgıb Paşa, ondan İstanbul’da kalmasını istemiş ve kendi adını verdiği kütüphanesine emîn (Hâfizulkutub) tayin etmiştir. Râgıb Paşa Kütüphanesi’nin sorumlusu olması hasebiyle, özellikle de Kelâm ilmi, Tasavvuf ve Astronomi kitapları olmak üzere, el-Halebî’nin el yazısını bu kütüphanede bulunan pek çok nüshada görmek mümkündür. Araştırmacı, el-Halebî’nin el yazısını taşıyan otuz civarı nüshaya rastlamıştır. Bunlar arasında onun el yazısıyla yazılmış yorumlar, kuyûdât ve bizzat telif ettiği müellif nüshası eserler de mevcuttur. Araştırmacı el-Halebî’nin el yazısıyla yazılmış günlük deftere benzeyen bir esere rastlamıştır. Eser, ilmî ortamı, tarihi olayları ve doğal aftetleri yansıtan çeşitli bilgiler ve kuyûdâtı içermektedir.El-Halebî Râğıb Paşa Kütüphanesi emîni olarak pek çok nüshanın asıllarıyla mukabelesini yapmıştır. Bu sebeple, el-Halebî’ye ait kuyûdâtın alametifarikası metinde yaptığı tashih ve değerlendirmelerdir. Bunun yanısıra, meselelerin anlaşılmasını sağlayan yorumlar, konuya dair açıklayıcı ve özetleyici çizim ve tablolar, müellifler ve kaynaklarına dair bilgiler, kitabın okunuş tarihi ve zamanını içeren malumat ve bunların haricindeki önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Bu faktörler, söz konusu kütüphanenin nüshalarını önem açısından özel bir mertebeye yükseltmektedir. Bu çalışma, Râgıb Paşa Kütüphanesi emîni olan İbrâhîm el-Halebî’nin kuyûdâtını inceleyerek bu kuyûdatın özü ve çeşitlerine, döneminin ilmî, tarihî ve coğrâfî ortamını tanıtmaya yönelik katkısına ve bunun yanısıra Râgıb Paşa Kütüphanesi yazmalarının ilmî değerini yükseltmesindeki rolüne ışık tutacaktır.

 

 

Başlıklarda Mündemiç Kayıtlar: 6.-7./12.-13. Yüzyıl Yazmalarında Hadis Cüzlerini Başlıklandırma Geleneği Üzerine

RECEP GÜRKAN GÖKTAŞ 

 

Pek çok muhaddisin birtakım hadisleri, belirgin bir tertibi ve düzeni olmayan cüzler halinde nakledilerek günümüze gelmiştir. Bu eserlerin ilk ve son birkaç sayfası kayıtlarla doludur ve özellikle barındırdıkları sema ve kıraat kayıtları açısından zengindir. Bu kayıtların değeri ve ne anlam ifade ettiği üzerine çalışmalar yapılagelmiştir. Bu tebliğ sema ve kıraat kayıtlarına ilave olarak eserin başlığı olarak uzun bir şekilde verilen ifadenin de sadece bir başlık olarak değil, çok farklı bilgiler ihtiva eden kayıtlar olarak ele alınmasının faydalı olacağını iddia etmektedir. Hadis yazmalarındaki bu başlıklar hemen her zaman elyazmasının sahipleri veya katipleri tarafından eserdeki hadislerin isnat edildiği kişiden çok sonraları eserlerin okurları düşünülerek verilmiştir. Bir başka ifadeyle çok büyük oranda ne hadislerin sahibi muhaddisin ne de bunları ondan rivayet eden kişinin –eğer verdilerse– verdikleri başlıklar elimizdedir. Başlıkların yazmadan yazmaya değişmesi bu iddiayı desteklemektedir. Başlıklar deskriptiftir ve çeşitli yönlerden koleksiyon ve içerdiği hadisler hakkında bilgi verir. Bu bilgiler cüzün daha büyük bir bütünün parçası olup olmadığı, hadislerin herhangi bir seçme ameliyesine maruz kalıp kalmadığı ve eğer kalmışsa kimler tarafından ne tür seçme kriterlerinin işletilerek seçildiği gibi pek çok hususu içerebilir. Başlıklarda verilen bilgilerin analizinin özel olarak hadis cüzlerinin mahiyeti ve rivayeti ile ilgili bazı ipuçları sunması, genel olarak da 4.-7./10.-13. yüzyıllardaki hadis rivayet işinin tabiatının aydınlatılmasına katkıda bulunması mümkündür. Bu çalışma, yazmalardaki başlıkların, eserin başlığında yer alan hadis alimlerinden ve onların yaşadığı zamandan daha çok, ilgili nüshanın üretildiği zamana ve mekana yönelik olduğunu göz önünde bulundurur ve 6.-7./12.-13. yüzyıllara tarihlenen bir grup hadis cüzünün başlıklarını “gerçek” başlık olmanın ötesinde elyazması kayıtları olarak ele alır. Bu şekilde hem hadis elyazmaları geleneğine dair tesbitlerde bulunma hem de hadis edebiyatı tarihine açılım kazandırma imkanını ortaya koymayı kendine hedef edinir.  

 

İstanbul’dan Yazma Toplamak: Gerlof van Vloten’in Yazmalara Düştüğü Kayıtlar

RUKİYYE RAHMET DEMİREŞİK 

 

Yüzyılları birleştirici bir unsur olarak yazma eser, bir dönem mülkiyetini edinmiş pek çokların hatıralarını taşıyarak varlığını sürdürmesiyle, önemli bir tarihî ve sosyal kaynak niteliğine sahiptir. Doğu’dan yazma toplama ve tahkikli neşir odaklı Oryantalist faaliyetlerin mahiyetinin keşfinde de yazmaların birincil kaynak olması oldukça tabiidir. Buna dair çarpıcı bir örnek, 19. yüzyıl sonları-20. yüzyıl başlarında kısa fakat münbit bir ömür sürmüş Gerlof van Vloten’in (1866-1903) ilmî gelişim sürecini ve yazmaya yaklaşım biçimini okuma imkânı veren yazmalardır. İlgili yazmaların, Vloten’e ait diğer eserlerin ve onun kişisel notlarının bir kısmı kendisi, bir kısmı da intiharının ardından akrabaları tarafından Leiden Üniversitesi Kütüphanesi’ne bağışlanmış olup kütüphanenin özel koleksiyonunda yer alır. Vloten’in Arapça yazmalara erken yaşlarda başlayan ilgisinin dönüşümü ve profesyonelleşmesi bu zengin malzeme üzerinden takip edilebilmektedir. Bu gelişimin önemli bir dönüm noktası Vloten’in İstanbul seyahati ve burada yazma kopyalatmasıdır. Bahsi geçen İstanbul yazmalarının istinsahı sürecinde kataloglara yansımamış bir ilişki dikkat çeker. Vloten’in yazmaları, istinsah kayıtlarından ve ek bazı göstergelerden istifade ile kronolojik olarak dizildiğinde onun İstanbul’a geldikten ve farklı müstensihlerle çalıştıktan sonra Eşref Zühdü isimli -yahut lakaplı- bir müstensih ile düzenli kitap istinsahı üzerine anlaştığı görülür. Vloten ayrıca istinsah ettirdiği eserleri aslıyla mukabele edip müstensihin gereksiz görerek atladığı ancak orijinal nüshada yer alan bazı kayıtları metne bizzat aktarmıştır. Mukabelenin ardından özellikle daha sonra tahkikli neşredeceği yazmalara tekrar döndüğü de bu yazmalar üzerine düştüğü notlardan takip edilebilir. Bir oryantalistin tahkik serüvenini ve bu serüvende kurduğu irtibatları kuyûdâttan izlemeyi hedefleyen bu tebliğde, Vloten’in İstanbul’dan getirdiği yazmalar ve Vloten-Eşref Zühdü ilişkisine odaklanılacaktır.