Osmanlı Kitap Kültüründe Kuyûdât Mahalli olarak Zahriye: Âşir Efendi Koleksiyonu Örneği

ELİF DERİN CAN 

 

Zahriye, bir el yazmasının metin başlamadan hemen önceki -1a- sayfasıdır. Bu sayfa, kitabın adı ve yazarı gibi önemli bilgilerin yanı sıra kültürel ve tarihsel açıdan kritik çeşitli kayıtları da içerir. Zahriye sayfalarındaki bilgilerden yola çıkılarak hazırlanan bir takım araştırmalar olsa da zahriye sayfalarını merkeze alan ayrı bir çalışma bulunmamaktadır. Bu araştırmanın amacı, zahriye sayfalarını merkeze alarak kuyudat bakımından bir tipoloji ortaya çıkarmak, zahriye sayfasında hangi kayıtların yer aldığı ve bu sayfalardaki mekân kullanımı konusunda bir mutabakat olup olmadığı sorularına cevap bulmaktır. Bu sorulara cevap bulmak için Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi'nde bulunan Âşir Efendi Koleksiyonu seçilmiştir. Şeyhülislam Âşir Efendi tarafından 18. yüzyılda kurulan bir kütüphane koleksiyonuna ait olan bu yazmalar, özellikle ulema kitaplarının zahriyelerine dair bir örnek sunmaktadır.  Araştırmanın bulgularına göre, zahriye üzerindeki kuyudatı eser/metin, nüsha/yazma ve okuyucu hakkında notlar olarak sınıflandırmak mümkün olmuştur. Böylece Osmanlı ulemasının hangi tür notları ya da kayıtları yazma eserlerin zahriye sayfalarına düşme eğiliminde olduklarını görebildik. Ayrıca bu notları kaydederken sayfa üzerinde tercih edilen yerleri de tespit etmek mümkün oldu. Elde edilen sonuçlar, Osmanlı zihniyetinde bu sayfadaki mekânın kullanımı konusunda bir mutabakat olduğunu düşündürdü. Sonuç olarak bu çalışma, zahriye sayfasının tipolojisini ve kültür tarihi açısından potansiyelini ortaya koyarak zahriyelerin daha derinlemesine anlaşılmasını sağlamıştır.



 

Şiî Alimlerin İhyâʾü ʿUlûmi’d-Dîn ve Mehaccetü’l-Beyzâʾ

Nüshalarının Zahriyelerine Gazzâlî ve Mezhebî Aidiyetine

Dair Düştükleri Notlar

HALİL IŞILAK

 

Bu çalışmada 11./17. asırda yaşamış meşhur Şiî alimlerden Feyz-i Kâşânî’nin 893 istinsah tarihli bir İḥyâʾ nüshasının zahriyesine Gazzâlî ve İḥyâʾ hakkında yazdığı üç notun oturduğu fikri zemin tahlil edilecektir. Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nde bulunan 390 numaralı nüshanın zahriyesinde konumuzla ilgili olarak şu notlar yer almaktadır:

  1. Feyz-i Kâşânî, İbrahim Hemedânî ve Molla Sadrâ gibi Şîa'nın önde gelen alimlerinden naklen Mukaddes Erdebîlî’nin “Yeryüzünde bütün kitaplar yok olsaydı ve sadece Gazzâlî’nin İḥyâʾı kalsaydı, İslam ümmetinin fazla bir kaybı olmazdı. Fakat İḥyâʾ elden gitseydi İslam âleminin kaybı çok büyük olurdu” sözünü aktarmış ve Erdebîlî’nin sözünü ziyadesiyle isabetli bulmakla birlikte buna bazı itirazlarda bulunmuştur. Çünkü İḥyâʾ, Sünnî anlayışa göre telif edilmiş ve Şiî akideye, özellikle de Şiî imamet anlayışına muhalif pek çok bilgi ihtiva etmekteydi. Bunun üzerine Kâşânî, el-Meḥaccetü’l-beyżâ isimli eseriyle İḥyâʾı Sünnî unsurları atmak suretiyle şiîleştirerek ihya etmiş ve böylelikle Erdebîlî’nin sözü asıl maksadına râci olmuştur.   

  2.  İkinci notta ise Gazzâlî-İbn Sînâ kıyasında Gazzâlî’nin daha üstün olduğunu ifade etmek için Şeyh Bahâî’den naklen “Bazı âlimlerden naklen babam şöyle demekteydi: ‘Gazzâlî'nin hitâbiyyâtı, İbn Sînâ'nın burhâniyyâtından daha gerçekçidir ve gönle daha hoş gelir’ yazmaktadır. 

  3. Diğer bir notta ise Fahreddin er-Râzî’nin er-Riyâżü’l-mûniḳa’daki “Mutezile çoğunluğu hezeyanattan ibaret olmakla birlikte Câhiz’ın eserlerinin çokluğuyla iftihar etmekte, biz ise Gazzâlî’nin tamamı güzellikler dolu eserlerinin çokluğuyla iftihar etmekteyiz” sözü nakledilmiştir. 

İlgili notlar, Gazzâlî’nin eserlerinin şiîleştirilmesi teşebbüsünün Şiîlik açısından meşruiyetiyle ilişkilidir. Safevîlerin İran coğrafyasını şiîleştirmesiyle birlikte, Sünnî metinlerin İran coğrafyasındaki dolaşımı Şiîlik engeline takılmıştı. Bu noktada Gazzâlî’nin hakikatte Şiî olduğu şeklinde bir iddia ortaya atılmış ve bu iddia onun fikrî mirasının temellük edilmesinde kritik bir rol oynamıştır. Nihayetinde Şiî Gazzâlî’nin Sünnî İḥyâʾını şiîleştirme şeklinde bir teşebbüs ortaya çıkmıştır. Bu noktada tebliğimizde söz konusu notlar üzerinden Sünnî mirasın Şiîlik filtresinden geçirilmesine dair sancılı sürece ve buna yönelik muhalif tutuma değinilmeye çalışılacaktır. 

 

 

Malek Kütüphanesindeki Bazı El Yazmalarının Arka Sayflarındakl Kuyûdât Hakkında

NOSHAD ROKNİ

Tahran'daki Malek Kütüphanesi ve Müzesi, 20.000'den fazla el yazması içeren etkileyici bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor ve bu da onu İran'ının en büyük kütüphanelerinden biri hâline getiriyor. Bu el yazmaları, kütüphanenin kurucusu Hacı Hüseyin Ağa Malek tarafından titizlikle seçilip satın alındı. Bu değerli metinler, İran ve İslam dünyasının önde gelen bilim adamlarının ve edebiyatçılarının eserlerinin şerhlerini ve bu eserlerin derkenar notlarını içermektedir.
Kuyûdât olarak bilinen bu açıklamaların incelenmesi, sadece el yazmalarının tarihine ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda bilim ve edebiyatın gelişimine de katkı sunuyor. Bu çalışma, bu yazmalarda bulunan Farsça, Türkçe ve Arapça yazılmış notları tespit edip sunmayı amaçlamaktadır. Yazar, bu kuyûdâtları analiz ederek yazmaların tarihini, tanınmış ve bazen daha az tanınan eserlerin ve yazarların geçmişini aydınlatmaya çalışmaktadır. Ayrıca Hacı Hüseyin Ağa Malek'in kişisel notları da incelenerek bu notların koleksiyon metodolojisine etkisi ve bu yazmaların seçilmesinin ardındaki nedenlere de ışık tutulmaktadır.